“Çocuk oyunları hayatın bir çekirdeğidir. Bütün insanlar orada gelişir, büyür ve insanın en güzel ve en olumlu yetenekleri orada yükselir.”
Fredrich Fröbel
“Çocuğun oyun faaliyetleri bağlamında bizler sadece eğitimin koşullarını hazırlayıp sunabiliriz. Oyun sayesinde kazanılanlar esasen çocuğun kendi faaliyetlerinden vücut bulur, asla sabit kurallarla belirlenemeyen her şey sayesinde oluşur. Oyunun gerçek eğitsel değeri, kendi kurallarımızı bir yana bırakarak, çocuklara özgürce oynama ülkesi yaratmak ve onlara oynama izni vermekle ortaya çıkar”
Rudolf Steiner
Oyunun bir çocuğun gelişiminde neden önemli olduğunu, çocukların neden oyun oynadıklarını düşündüğümüzde sosyal, duygusal, bilişsel, duyusal, kültürel tüm gelişim alanlarının oyun ile bir etkileşimde olduğunu görürüz. Oyun ile ilgili söylenmiş bu iki söz dikkatle incelendiğinde bizlere oyunun neden önemli olduğu ve yetişkinlerin, oyun içinde nasıl konum almaları ve davranmaları gerektiğiyle ilgili ipuçlarını bulabiliriz. Oyunun önemini ve oyuna nasıl eşlik edebilceğimizi bilmek kadar çocukların oyun gelişiminin nasıl bir yol izlediğini anlamak da son derece önemlidir. Çocukların oyun davranışlarının ve tercihlerinin gelişimsel bir yol izlediğini bilirsek “Neden bu şekilde oynuyor? Neden sadece başkalarının oyunlarını izliyor ve katılmıyor? Neden oyuncaklarını paylaşmıyor” tarzı sorularımıza bir cevap bulabilir, çocuklarımıza daha uygun oyun alanları yaratabilir ve ihtiyaçlarını gözetebiliriz. Oyun gelişimini inceleyen bir çok araştırmacı ve teori vardır. Bu yazımda sizlere Mildred Parten’ın çalışmaları ile şekillenen sosyal oyunun gelişim evrelerinden bahsetmek istiyorum.
Sosyal gelişim çocukların oyun oynayarak geliştirdikleri, yeni beceriler kazandıkları, kendilerini hayata hazırladıkları alanlardan birisidir. İlişkide olduğumuz ve iletişim kurduğumuz her an sosyal becerilere ihtiyaç duyarız. Çocuklar da sıra beklemek, başkasının sınırını ihlal etmemek, paylaşmak, birlikte plan yapabilmek, problem çözmek, karar vermek, anlaşmazlıkları çözümleyebilmek gibi tüm hayatları boyunca ihtiyaç duyacakları sosyal becerilerin temellerini oyun oynayarak atarlar. Çocuklar gelişim süreçlerinde ilerledikçe ve büyüdükçe oyun oynama şekilleri ve tercihleri de farklılaşmaya başlar. Oyundaki bu gelişim sosyal beceriler için atılan temellerin her geçen gün daha da sağlamlaşmasını sağlar.
Mildred Parten (1932) oyun ve sosyal gelişim konusunda bir çok araştırma yapmıştır. Parten, çocukların sosyal becerilerindeki gelişim ile sosyal oyun davranışları arasındaki etkileşimi ortaya koymuştur. Parten’ın çalışmaları sayesinde ayrıca çocukların sosyal oyun evrelerinden birinde yetkinlik gösterdikten sonra o zamana kadar yetkinlik gösterdikleri tüm evrelerin özelliklerini farklı varyasyonlar halinde oyunlarına yansıtabileceklerini de öğrendik. Sosyal oyun gelişimi evrelerini şu şekilde tanımlayabiliriz;
1) Uğraşsız Oyun
Çocukların oyun davranışı doğumdan itibaren başlar. Bebekler doğumdan itibaren bacaklarını, kollarını, ellerini ve ayaklarını hareket ettirirler. Bu hareketler sayesinde kendi bedenlerini tanımaya ve keşfetmeye başlayarak aslında oyun oynamaya da başlamış olurlar. Biraz daha büyüdüklerinde dikkatlerini çeken bir şeyi izler ya da etrafı keşfetmek için emeklemeye, yürümeye başlayabilirler. Tüm bu davranışlar oyun olarak adlandırılır.
2) İzleyici Davranış
Çocuklar bu evrede diğer çocukların oyunlarını izler, bol bol gözlem yaparlar. Zaman zaman diğer çocuklarla iletişim kurup, sorular sorabilirler ancak oyuna dahil olmayı tercih etmezler.
3) Yalnız Oyun
Bu evrede çocuklar tek başına oyuncaklarıyla oynamayı tercih ederler. Diğer çocuklar ile fiziki olarak çok fazla yakınlaşmayı ya da onların oyunlarına dahil olmayı tercih etmezler. Yalnız oyun tek başına bağımsız olarak çalışabilme ve bir şeyler yapabilme becerisini desteklediği için önemlidir.
4) Paralel Oyun
Bu evrede de çocuklar tek başlarına oynamaya devam ederler ancak bir fark vardır. Artık diğer çocukların yakınında, yan yana oynarlar. Hatta kimi zaman aynı ya da benzer oyuncaklarla oynamayı tercih ederler. Kumda yan yana oturan ve kovalarına kum doldurup boşaltan, birbirlerinin oyun davranışlarını taklit eden ancak birlikte bir şey üretmeyen çocukları bu evre için örnek olarak düşünebiliriz.
5) Katılımcı Oyun
Çocuklar artık bu evreye geldiklerinde diğer çocuklarla oynamaya başlarlar. Oyuncaklarını birbirleriyle paylaşabilirler, benzer hareketleri yapabilirler ancak birlikte bir kurgu yaratıp rol almak ve vermek, oyunu organize etmek henüz gerçekleşmez.
6) İşbirlikçi Oyun
Bu evrede çocuklar büyük ya da küçük gruplar halinde oynamayı ve ortak bir oyun teması ve kurgusu belirlemeyi tercih ederler. Oyunun kurgusunu seçtikten sonra rol dağılımı yaparlar. Bu evrede çocukların hangi rolleri alacakları, nerede oynayacakları, oyuna nasıl yön verecekleri, hangi materyaller ile oynayacakları, sıralı bir oyunsa nasıl sıra olacakları gibi konularda anlaşma yapmaları gerekir. Bu nedenle oyunun içinde çatışmalar ve anlaşmazlıklar da çıkabilir. Organizasyon, iş birliği, paylaşım, ikna gibi sosyal becerilerin temelleri bu oyunların içinde atılır bu nedenle çıkan bu anlaşmazlıklar ve çocukların kendi buldukları çözümler çok kıymetlidir. İlkokula başlama yaşına yaklaşmış olan çocukların işbirlikçi oyun evresinde oyunun organizasyonunu yapmak için çok zaman harcamasının sebebi de budur.
7) Kurallı oyunlar
Bu oyun evresi genellikle 6 yaş ve sonrasında gelişmiş olur. İşbirlikçi oyunun tüm özelliklerini barındırmakla birlikte artık kurulan oyunlarda kazanan ve kaybedenler de vardır. Bu oyunlarda kurallar çocuklar tarafından belirlenir bu nedenle basketbol gibi kurallı spor oyunlarından farklıdır. Çocukların kurallı oyunlar kurup oynuyor olmaları toplum içinde de sosyal kurallar olduğunun farkına vardıklarını bize gösterir.
Oyuncak Paylaşmak;
Sosyal oyun gelişimin sosyal gelişimden ayrı düşünülemez bir konu olduğunu bildiğimiz zaman çocukların neden belli bir gelişim döneminden önce oyuncaklarını paylaşmak istemediğini de daha iyi anlamış oluruz. Paylaşmak aynı zamanda birlikte oynamak ve iş birliği yaparak oynamak anlamına gelir. Yukarıda bahsedilen sosyal oyun gelişimi evrelerine baktığımızda gelişimsel olarak uğraşsız oyun, izleyici davranış, yalnız oyun ve paralel oyun evresinde olan bir çocuk henüz ben merkezci dönemdedir. Çocuk bu dönemde, herşeyin kendisine ait olduğunu, her şeyin sebebinin kendisi olduğunu düşünür. Bu süreç gelişimin bir parçasıdır, yaşanması çok normal ve hatta gereklidir. Genellikle 3-5 yaş arasındaki çocuklar bazı şeylerin başkalarına ait olduğu, başkalarının isteklerinin farklı olabileceği, her şeyin sebebinin kendileri olmadığı özetle dışarıda kendilerinden başka bir dünyanın da var olduğunu öğrenirler. Ancak bu kavrayıştan sonra çocuklar oyuncaklarını paylaşabilirler, verdikleri bir şeyin onlara geri geleceğini anlayabilirler. Bu nedenle henüz sosyal oyun açısında katılımcı ve işbirlikçi oyun evresinde olmayan bir çocuktan oyuncaklarını paylaşmasını beklemek doğru olmayacaktır.
Psikolog-Oyun Terapisti Püren Kurtşan Demirel