“Çocukların üç öğretmeni vardır; yetişkinler, diğer çocuklar ve fiziksel çevreleri” LORIS MALAGUZZI
Çocuklar ilgi alanlarına ve gelişim aşamalarına uygun ortamlarda gelişirler.
Çevrenin düzeni; Çocukların oyun yoluyla ilişkilerini, iletişimlerini, işbirliğini ve araştırmalarını teşvik eder.
Okul Öncesi Dönemde çevre düzeni kadar denge eşitliği de oldukça önemlidir.
Denge, tüm ilişkilerin temelini oluşturan önemli bir unsurdur.
Elbette ki çocukların gözlemlenmesi, korunması, desteklenmesi gerekli ancak bu süreci çocukların yaşam alanlarını engellemeden sürdürmelisiniz.
Çocuklara sınırlar çizmenin önemi kadar özgürlüklerine ve günlük yaşamlarına alan açmak da oldukça önemli. Bu süreçte Çocukların kendilerini keşfetmelerine, başarma duygusunu tatmalarına, deneyimlerini zenginleştirmelerine imkan tanıyabilir hem de onları desteklediğinizi ve eşlik ettiğinizi hissettirebilirsiniz.
Çevre ise çocukların hayal ve yaratıcılığını destekleyecek şekilde düzenlenmelidir.
Farklı yaş gruplarındaki çocukların ve yetişkinlerin bir araya gelmesi bütünlük duygusu için oldukça önemlidir. Bu sayede çocuklar sadece kendi yaş grubunun parçası değil tüm dünyanın parçası olabilir.
*Okul Öncesi Dönemde Çocukların tatlı minik riskleri deneyimlemelerine de fırsat vererek onların gelişimine alan açabilir ve eşlik edebilirsiniz.
“Çocukların ne kadar çok risk almasına izin verirseniz, kendilerine bakmayı o kadar iyi öğrenirler.”
-Roald Dahl
-İhtiyaç Anlarında Yanında Olmak
Çoğu ebeveyn, çocuklarının her anında yanında olma, her yanlışını düzeltme gibi bir tutum içerisinde olabiliyor. Tamamen koruma ve yardımcı olma içgüdüsüyle böyle bir yaklaşım ortaya çıksa da bunun pek doğru bir davranış biçimi olmadığını belirtmekte fayda var. Her şeyi onlar için hazır hale getirmek, problem çözme becerilerinin gelişmemesine ve bu nedenle gerçek hayatta karşılaştıkları zorluklarla baş etmekte güçlük yaşamalarına neden olabilir.
Yemeğini yedirmek, ayakkabılarını bağlamak, eşyalarını toplamak gibi günlük hayatın içinde yer alan birçok rutini çocukların kendi başlarına yapmalarına imkan tanımak, “başarma” duygusunu deneyimlemelerine ve kendilerine olan güvenlerinin artmasına yardımcı olur.
Ne güzel söylemiş Maria Montessori; “Bir çocuğa; tek başına başarabileceğine inandığı bir işte asla yardım etmeyiniz.” Siz sadece ihtiyaç duydukları anlarda orada olduğunuzu hissettirin. Bırakın bu süreçte: denemeyi, yanılmayı, başarmayı kendileri keşfetsinler.
OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE ANLAMAK- ANLAŞILMAK
Anlamak ve anlaşılmak her bireyin ihtiyacıdır. Çocuklarda yetişkinler gibi anlaşılmak isterler.
Zaman zaman görüşleriniz, beklentileriniz ve istekleriniz konusunda çatışma yaşasanız dahi çocukların ihtiyaçlarına kulak vermeyi, anlamaya çalıştığınızı ifade etmeyi ihmal etmemelisiniz.
Bu eylem “bırakalım istediğini yapsın.” Tutumunda olmamalıdır. İsteklerini dinleyerek, isteklerine ve görüşlerine saygı duyarak orta yolu bularak, hem sizin hem de çocuğun beklentilerine uyacak şekilde yürütülmelidir.
Bu noktada çocukları zorlamak ve onlarla tartışmaya girmek yerine, kararınızı, nedenlerini ve sonuçlarını anlatarak uzlaşmaya çalışmanız süreci ve ikili iletişimi sağlıklı hale getirecektir.
Sağlıklı Ebeveyn/ Çocuk İlişkisi İçin; Ebeveynlerin empati kurması, çocukların anlaşıldıklarını hissetmeleri için oldukça önemlidir.
Kendilerini çocukların yerine koymayı başarabilen yetişkinler çocukların içinde bulunduğu psikolojiyi daha iyi anlayabilir ve süreci daha iyi yönetebilir. Böylece, birçok sorun teşkil eden durum riskli bir hal almadan çözümlenmiş olur. Bu yaklaşım sayesinde çocukların sınırlarını ihlal etmeyerek, kendi kararlarını alma konusunda yeterli ve güvenli hissetmelerini sağlayabilir, bu güzel yolculukta çocukların kendilerini tanımalarına da fırsat sağlayabilirsiniz.
“En büyük çabamız, kendi hayatlarına amaç katabilen ve hayatlarına yön verebilen özgür insanlar yetiştirmek olmalıdır.”
Rudolf Steiner.